Her aradığın burda
  Çocuklarda Cinsellik
 
Okul öncesi Çocuk

Çocuklar büyürken erotik ilgileri kardeş ve arkadaşlarına kayar. Çoğu 4 yaşındaki çocuklar 8Üanne8221; veya8221;baba8221; gibi evcilik oyunları veya 8Üdoktorculuk8221; gibi oyunlar oynar. Bütün okul öncesi çocukların yarısı cinsel oyunlar veya mastürbasyonla iştigal eder (Clower 1976, Newson and Newson 1962). 4-6 yaşlarında yaygın olarak gözlenen cinsel aktiviteler: teşhircilik, apışı kurcalama, cinsel organlara dokunma ve onları başkalarına gösterme, kadınların memelerine dokunma (Friedrich ve ark. 1991), çıplak olmaktan hoşlanma veya çıplak kişileri gözetleme, vajina veya rektuma obje yerleştirmeyi denemedir (Johnson 1993). Bu davranışlar evde çıplaklık var olduğunda daha yaygındır. 4 yaşından sonra, kızlarda erkek çocuklardan daha azdır (Sears ve ark, 1957). Bu dönemde çocukların cinsellik kavramı primitiftir. Çoğu çocuk, bebeğin annenin midesini kesilerek çıktığına veya annenin anüsünden doğduğuna inanır (Goldman and Goldman 1981).

Ödipal yıllarda erotik ilgilerde artış olur, bu ilgi karşı cins ebeveyne odaklaşır. Okul öncesi çocuklar, anatomik farklılıklar, cinsel ilişki ve üreme hakkında sık soru sorarlar (Robinson ve ark. 1991). Erkek çocuklar anneleriyle evlenmeyi ve birlikte uyumayı arzulayabilirler. Kendilerini hoşnut hissettiklerinden dolayı annelerinin penisleriyle oynamalarını isteyebilirler. 3-5 yaşındaki kızlar babayla ilişkilerinde son derece erotik olurlar. Bununla birlikte çok az olasılıkla genital temas denerler, daha çok ilişkilerinde özellik isterler (Roiphe ve Galenson 1973).

BABANIN ROLÜ

Babalar çocuğun bakımına az katılmasına rağmen, oyunlarına anneden daha fazla katılırlar (Flerx ve ark. 1976). Babaların oyun paternleri, annelerin oyun paternlerine oranla oldukça daha uyarıcı ve daha farklıdır (Ablin 1971, Lamb 1980). Çocuğun bakımını her iki ebeveyn tarafından paylaşıldığı zaman, çocukların kafasında daha dengeli ve gerçekçi anne-ebeveyn imajları oluşur. Maalesef, çocuğun bakımı , dışarıda bir işte çalışıp veya çalışmasın, büyük ev işleri yanında anneye kalmaktadır (Hochschild 1989)

Eğiten, dominant, ve çocuk bakımına aktif katılan babalar, büyük olsalıkla maskulin oğullar ve feminen kızlar yetiştirirler (Spieler 1984). Baba yokluğunda, erkek çocukların daha düşük maskülinite puanlarına sahip oldukları (Mead ve Rekers 1979) ve babasız evlerde büyüyen erkeklerin yetişkin yaşamlarında daha az başarılı heteroseksüel uyum gösterdikleri saptanmıştır (Cinch 1949). Genel olarak, erken dönemde baba yoksunluğu, erkeklerin psikoseksüel gelişimi üzerine derin tesirleri olmaktadır (Hetherington 1971)

Kızlar, feminen olmayı maskülen babaları ile olan olumlu ilişkileri yoluyla öğrenirler. Babanın kızlarını red ettikleri durumlarda, belki de erkek çocuk tercihleri nedeniyle, kızların kendilik saygıları ve başkaları ile ilişki kurma yetileri bozulur (Spieler 1984). Babalarına cinsel çekicilikle kendini kabul ettiren kızların, kendi dişiliklerini kabulleri daha kolay olmaktadır. Cinsel çekiciliğini teyit ettirmesi ve anneyle olumlu özdeşimde olduğu durum var ise, daha bütünleşmiş kendilik duygusu geliştirecektir.

Babasız büyüyen kızlarda feminen rolü öğrenmekte güçlüklerle karşılaşabilmektedir. Babasız büyümüş (veya babasıyla olumsuz ilişkiye sahip) ergen kızlar cinselliğe daha erken yaşta başlamakta ve ilişkilerinde sık partner değiştirmeye eğilimli olmaktadırlar (Hetherington 1971/2). Buna ilaveten sık ailesi çatışması yaşamış ve anneyle yakın ilişkisi olmayan kızların da daha büyük olasılıkla gelişi güzel cinsel ilişkide bulunma gösterdikleri saptanmıştır. Baba yokluğu kızların psikoseksüel gelişimi üzerine erkeklerden daha az zarar verici olduğu gözlenmektedir.

Okul Yaşı Çocukları

Okula başlamakla çocukların cinsel aktivitelerinde göreceli bir azalma vardır (Kinsey ve ark. 1948, Ramsey 1943). Bu dönem latens dönemi olarak adlandırılır, 6 yaş ile ergenlik arası dönemi kapsar ki bu dönemde çocuklar daha az olarak açık cinsel aktivite gösterirler. Buna karşın, Kinsey ve arkadaşlarının örneklerinde (1953), erkeklerin %578217;si, bayanların %488217;i puberte öncesinde cinsel oyunlarını hatırladıkları, ve bunların çoğunun 8-13 yaşları arasında olduğunun bildirmişlerdir. Puberte öncesinde erkek çocuklarla görüşüldüğünde, onların %708217;i cinsel oyun bildirmektedir. Bu durum, erken cinsel oyunlarının sıklıkla unutulduğu veya represe edildiğini düşündürmektedir (Kinsey ve ark, 1948). Seksüel olarak kısıtlayıcı toplumlarda bile, 6-12 yaş arası çocuklarda cinsel aktivite gözlenmektedir (Rutter 1971).

Okul yaşı çocukları memelere dokunmazlar veya cinsel organlarını göstermezler fakat buna karşın resim çizimlerinde insan figürleri üzerine meme veya cinsel organ çizme gibi, kendi cinsel organlarına dokunma ve cinsel organlarını arkadaşlarıyla kıyas etme, cinsel fıkralar anlatma, ve hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler gösteririler (Johnson 1993). 8ÜSeks kirli veya kötüdür8221; kavramını yerini 8Üseks hoştur8221; eklenir.

Okul dönemine kadar cinsel oyunların çok kötü bir şey yapmak olduğunu bilirler. Bu dönemde cinsellik onları utandırır. Buna rağmen, çoğu çocuk cinsel oyunlara devam eder. Bu oyunlar ileride grup oyunlarına dönebilir (daha büyük okul çocukları arasında strip poker gibi). Yenilen veya yanlış yapan elbisesinin çıkarır (soyunma oyunu). Bu oyunlar genellikle erkek çocuklar arasında olur.

Kızların 4-6 yaş, erkeklerin 5-8 yaşlarında bazen çıplak oluşlarına ılımlı bakılır. Okula başlamayla, çocuklar kız erkek tuvaletleri ayrı olduğunu ve karşı cinsten birinin yanında çıplak görünülmemesini öğrenirler. 4.-5. Sınıfa kadar, alt giysilerinin (külot) görünmesinden aşırı utanırlar.

Ebeveynler çocukları büyüdükçe daha makul olurlar. 8 yaşından büyük çocuklarıyla banyo yapan anneler, 9 yaşından büyük kızları ile banyo yada duş alan babalar nadirdir (Rosenfeld ve ark. 1987). Çocuklar anne babalarının bu tutumlarını, kendi vücutlarında kötü bir şey veya kirli olduğu tarzında yorumlayabilir (Rosenfeld ve ark. 1984).

Anne Babalar

Üst sosyoekonomik seviyedeki ebeveynlerin çoğu, çocuklarının cinsel aktivitelerini ikaz etme, ahlak dersi verme, azarlama gibi tepkiler gösterir ve nonverbal davranışlarda bulunurlar (görmemezlikten gelme, kapıyı kapama ve cinsel konuları konuşmaktan kaçınma) (Finkelhor 1980). Çocuklarını cinsel aktivitelerini yanlış tanımlarlar yada o davranışların cinsel olmadığını düşünürler. Babalar nadiren cinsel eğitime katılır. Seks hakkındaki konuşmalar sıklıkla kızlar ile anneler arasında olur, anne-kız arasındaki konuşmanın konusu sıklıkla adet görme ve evlilik öncesi cinsel ilişkinin olumsuz yönleri üzerine odaklanır (Gagnon ve Simon 1973). Ergen erkekleri %648217;ü, ergen kızların %338217;ü ebeveynlerinin cinsellik hakkında kendileriyle konuşulmadığını bildirmiştir. Ebeveynlerin %85-958217;i çocuklara herhangi bir erotik davranıştan asla söz etmedikleri bildirmiştir (Gagnon ve Simon 1973).

Çocuklar büyük olasılıkla cinsel bilgileri kendi cinsiyetteki arkadaşlarından öğrenmektedirler (Gebhard 1977). Okuma materyallerinden ve öğretmenlerinden ebeveynlerinkinden daha fazla öğrenirler.

10008217;den fazla ebeveynle yapılan bir araştırmada, Gagnon (Gagnon ve Simon 1973) , hiç bir anne babanın küçük kızlarının klitorisinin ismini kızına söylemediği saptanmıştır. Ebeveynler seks konusunda konuşmayı tekrar tekrar ertelemektedir. Konuşsalar bile, aşk, gebelik, ve erkek-kadın arasındaki farklılıklar gibi güvenli konuları konuşmayı tercih etmektedirler. Masturbasyon, cinsel ilişki, ve homoseksüalite gibi riskli konularda hemen hemen her zaman kaçınmaktadırlar. Ebeveynler homoseksüaliteye karşı onaylamadıklarını nonverbal olarak göstermektedirler. Erkek çocuklar, diğer erkeklere dokunma, öpme ve kucaklamalara karşı ikaz edilir. Oyunlarda bu tür davranışlarda çocuklar birbirlerini 8Üibne8221; gibi sık çağırır.

Çocuk yetiştirmede ebeveyn yaklaşımlarında sınıfsal farklılıklar gözlenir . Profosyenel ve üst SES ebeveynler çocuk cinselliğine karşı nispeten açık ve kabul edicidir. Üst SES anneler, çocukların ilgilerine açıklık getirerek nötralize etmeye eğilimli iken, işçi sınıfı aileleri bu ilgileri bastırmaya eğilimlidir.

Ergen

6-8 yaşlarında adrenal androjen sekresyon artışı başlar ve ergenlik ortasında pik dereceye ulaşır. 9-13 yaşları arasında gonodotropin indükleyici hormonda keskin bir artış olur. Erkek ergenlerin ulaştıkları testesteron seviyeleri kızlarınkinin 8 katıdır (Udry ve ark, 1986). Erkeklerdeki yüksek androjen seviyeleri erotizmdeki büyük artışı tetikler (Money 1961) Serbest testesteron indeksi cinsel motivasyon ve davranışın tek güçlü belirleyicisi olur (Udry ve ark. 1985, Udry ve Billy 1987): erkekler inatçı ve tekrarlayan cinsel düşünceler ve penil ereksiyondan dolayı yogun olarak utanmaya başlarlar.

Kızlar erkeklerden yaklaşık 2 yıl önce puberteye girerler. Değişiklikleri 3 veya 4 yılda tamamlarken, erkeklerin 4 veya 5 yılını alır. Kızlardaki menarş östridiol artışı ile belirginleşir, 19 yaşına kadar erişkinlerdekine benzer. Progesteron artışı daha sonraları olur, menarşın ilk 2 yılında sikluslar sıklıkla anovulatuvardır. Puberte döneminde adrenal androjen artışları olur, kızlarda erotejeniktir fakat erkeklerden daha düşüktür. Ergen kızlarda hormonların seksüel davranış üzerine etkisi zayıftır fakat fakat motivasyon üzerine güçlü etkileri vardır (Smith ve ark. 1985).

Puberteye ulaşan erkekler daha az toplum içine girmeye, iddiacı ve daha az güvenli olmaya eğilimlidir fakat hevesli, konuşkan ve dikkat çekmeye eğilimlidir (Sorenson 1973). Kas yapıları, atletik görünüm ve cinsel açlık nedeniyle daha fazla kendilik değeri problemlerine sahip olma eğilimleri olur. Kızların değişime tepkileri daha çeşitli olur. Bazıları memelerinin büyümesi gibi erken maturasyondan utanırken, bazı geç maturasyon gösterenler adetlerinin başlayıp başlamayacağı konusunda endişeler yaşarlar. Adetlerin başlaması kızların yaşamında önemli yer taşır. Pet kullanmaya başlamayla, vajinanın içinin veya dokunmanın ilk kez farkında oluyor olabilirler (Whisnant ve ark. 1979).

Ergenlerde biyolojik değişiklikler ile birlikte gerçek bir kriz oluşur. Ensestöz ve biseksüel karmaşalar, çatışmalar tekrar yaşanır ve cinsel yönelim ana mesele olur. Çoğu erkek ve kız heteroseksüel yönelimlere rağmen homoseksüel davranışlar gösterebilirler.

Şimdilerde ABD8217;de ilk cinsel ilişkiye başlama ortalama yaşı kızlarda 16.2, erkeklerde 15.78217;dir (Wyatt 1990, Zelnik ve Shah 1983). Çoğu zenci ergen beyaz ergenlere oranla 2 kat daha fazla olarak 15 yaş öncesi cinsel ilişkiye başlar ve bunların %618217;i düşük SES zencilerdir (Zabin ve ark. 1986). Kızlar ilişkiler konusunda erkeklere oranla daha ciddidir. Başlangıç cinsel ilişkiden sonra, kızlar sıklıkla uzun bir süre koitustan kaçınır. Erkekler bir kaç partner bulmaya eğilimlidir (Sonnestein ve ark. 1991).

Cinsel aktif kızların sayısı 1971-1979 arasında artış gösterirken, 1982 de azalmıştır (Hofferth 1990). Cinsel ilişkiye girmiş çoğu kız bunun yanlış yaptığını, keşke evlenen kadar bekaretim sağlam olsun diye düşünmektedir (Coles ve Stokes 1985). Mastürbasyon yapan erkek ve kızların 2/38217;ü yaptıklarından dolayı suçluluk ve utanma hissetmektedir. Kötü, kirli ve ahlak zayıflığı olduğu görüşündedirler. Onlar aktif olarak kendi kendilerini kısıtlamaya çalışmaktadırlar (Yates 1993).

Anne babalarını kendine yakın hisseden ve onlarla duygu düşüncelerini paylaşan ergenlerde erken yaşlarda cinsel ilişkiye başlama daha az olasıdır (Fox 1981, Shah ve Zelnik 1981). Flörtleri ebeveyn kontrolünde olduğunda, ergenler daha az olasılıkla cinsel ilişkiye başlamakta ve gebe kalmaktadır (Hogan ve Kitigawa 1985). Orta derecede katılık gösteren ebeveynlerin ergenlerinde daha az olasılıkla cinsel yaşantı olmaktadır (Miller ve ark. 1986).

Adolesan kontraseptif kullanımı geçen 20 yıla oranla iyileşmiştir fakat halen çoğu genç hiç veya nadir kullanmaktadır (Santelli ve Beilson 1992). Ergenlerde cinsel ilişki sonrası gebe kalma olasılığı daha yüksektir (Jones ve ark. 1985). Ergenlerin kontraseptif kullanmamalarının bir çok sebebi vardır: Erkekler için: sıklıkla kendilerini ispat etmeyle ilişkilidir veya fırsat olduğunda hemen yapma isteğidir. Erkeklerin çoğu kontrasepsiyonun kızların sorumluluğu olduğu görüşündedirler. Kızlarda kontrasepsiyon kullanılmaması plansız seks ile ilişkilidir. Çoğu genç kız için seks yapmayı planlamak ahlaksız olduğu görüşü vardır. Maalesef seks yapmayı planlamayan kızlar, ilk ilişkilerinde kontrasepsiyon kullanma olasılıkları düşüktür (Zelnik ve Shah 1983).

Ders başarısı düşük ergenlerde büyük olasılıkla daha erken sekse başlamaktadır (Abrahamse 1988, Hofferth 1987, Robbins ve ark 1985). Erken cinsel ilişkiye girme ile suç işleme, sigara içme, ve ilaç-alkol kötüye kullanımı gibi diğer risk davranışları ilişkili olduğu saptanmıştır (Rosenbaum ve Kandel 1990, Orr ve ark. 1991).

Bütün abortusların 1/38217;ü ergenlikte olmaktadır (Santelli ve Beilenson, 1992). Abortusu tercih eden kızlar: yaşları küçük, okulları iyi, gelecek için planları var ise, iyi eğitimli ebeveyni varsa, dini düşünceleri baskın değilse, gebeliğe karşı olumsuz tavırlı arkadaşları var ise (Hofferth 1987).

ADOLESAN EROTİZMİ

Düşük SES8217;teki erkek ergenler mastürbasyonu kısırlaştırıcı olarak düşünür ve yüksek SES8217; ergenlerine oranla daha az olasılıkla mastürbasyon sırasında fantazi kurarlar (Gagnon ve Simon 1973). Mastürbasyon üst SES8217;te daha kabul görücü iken, sıklıkla suçluluk ve anksiyete eşlik etmektedir (Kinsey ve ark, 1948). Ergenlikte, erkek çocukları kızlara oranla mastürbasyona çok daha açıktır . 15 yaş öncesi erkeklerin %808217;i , kızların %208217;si mastürbasyon yapmıştır (Kinsey ve ark 1948, 1953). Son zamanlardaki veriler ergen kızların %248217;ü mastürbasyon yaptığına işaret etmektedir (Coles ve Stokes 1985).

Mastürbasyonda cinsel ve agresif gerilimleri kişi kendi regüle ettiğinden dolayı, genital uyarılmaya sıklıkla fantaziler eşlik eder. Fantazinin içeriği bilinç dışı olabilir veya günlük rüya, oyunlar veya ilişkiler olabilir (Freud 1965). Fantaziler sıklıkla çocuk kalma arzularını ve yetişkin olama arzularını yansıtır (Moore 1975). Sağlıklı ergenler cinsel partner arayışını içeren mastürbasyon fantazilerine sahiptir.

Erkek ergenlerin fantezileri dışa dönük ve agresif fantaziler olup, cinsel arzuları genitaller üzerine odaklaşmıştır. Ergen kızlarda otoerotik aktivitelere daha az açıktırlar ve daha az olasılıkla bilinçli fanteziler eşlik eder. Erkeklerden farklı olarak kızlar genitallere odaklaşmazlar, genital öncelik flörtten daha sonra gelir (Lamb 1980). Mastürbasyonla orgazma ulaşan kızlar bile kendi genitalleri zevk kaynagı olarak tanımlamazlar. Kızların mastürbasyon fantezileri romantizm ve sevgi üzerine odaklaşmıştır ve sıklıkla pregenital teşhircilik, sadomazoşizm ve narsistik temalar içerir (Moore 1975).

Her iki cinsiyette yaşın artmasıyla fanteziler realistik ve dışa dönük olmaya başlar. Ergen kızların %608217;I, erkeklerin %328217;si fantezilerinde gerçek kendilerinden farklı olarak kendilerini hayal ettiklerini bildirmiştir. Kadınların fantezileri daha çok görünüşleri ile ilgilidir. Kızların yarısı fantezilerinde kendilerini daha güzel olduklarını, %238217;ü daha ince göründüklerini bildirmektedir (Kirkendall ve McBride 1990). Yetişkin kadınlarda da fantezilerin çoğu fiziksel görünüş ile ilgilidir.

Cinselliğin Gelişimi Üzerine 4 teori vardır:

1. Kognitif-Gelişimsel Teori

2. Sosyal Öğrenme Teorisi

3. Analitik Teorisi

4. Biyolojik Teori

Analitik teori davranışları iç güçler yönünden açıklarken, bilişsel-gelişimsel teoriler davranışları kişinin bilişsel dünyası ile dış dünyadaki realitenin etkileşimi olarak açıklamakta, öğrenme teorileri uyaran-tepki ilişkisi ile açıklamakta, biyolojik teoriler genetik ve çevresel etkiler üzerinde durmaktadır. Bireyleri seksüel olarak birbirinden farklı kılan şeyleri anlamada bu 4 teoride gereklidir.

Kognitif-Gelişimsel Teori: Piaget (1950) egosentrik düşünceden sosyalize olmuş düşünceye doğru öğrenme sürecini izlemiştir. Tekrarlayan davranış serileri öğrenmeye yol açar ve sonrasında iç değişikliğe yol açar. Gelişim içsel olarak motive olur ve etkileşim içindedir.

Kognitif-gelişimsel teoriye göre (Kohlberg 1966, Piaget ve Inhelder 1958), çocuk, seksüel şemaların oluşmasıyla ilk önce erkek-kadın ayırımını öğrenir. Bu, 5 yaş civarında erkek veya kadın bilişsel kendini kategorizasyona yol açar. Daha sonra çocuk tanımladığı cinsel rolün belli stereotipi hareketlerini ayırt eder. Bu cinsiyet tipine bağlı ilgiler, tutumlar, ve değerler aynı cinsiyetteki ebeveyn dahil kendi benzeri kişilere spontan olarak yönelmeye başlar. 8 yaş civarında çocuk selektif olarak ebeveynin özelliklerini internalize eder.

Sosyal Öğrenme Teorisi: Sears (Sears ve ark. 1957) ve Mischel (1966) sosyal öğrenme teorisi: çocukların sürekli sosyal ortamla ilişki içinde olduğunu, gittikçe başkalarıyla iletişimi arttığı ve sosyalize davranışlardan doyum sağladığı görüşü vardır. Teni şeyler bir önceki üzerine kurulur. Bu sürekli ilave olan şeyler çocuğun geleceğini şekillendirir. Gelişim çocuk ve ebeveynin ilişkisinin niteliğiyle ilişkilidir. Ebeveyn cinsiyet tipine bağlı davranışları pekiştirmek amacıyla erkek ve kız bebeklere farklı tepkiler verirler. Daha sonraları erkek ve kız olduklarını ve kendi cinsiyetleri gösteren farklı karakterleri öğrenirler. Okul önceki yıllarda aynı cinsiyetteki ebeveynle özdeşim başlar. Özdeşim süreci cinsiyet rolü stereotipilerini benimsemeye dayalıdır. Öğrenilen rol stereotipileri sonraları güçlü ve saygın yetişkinlerin uygun davranışları ile pekiştirilir.

Analitik Teori: Oral Faz, Anal faz, fallik faz, latenci diye psikoseksüel gelişim dönemlerine ayırmıştır. Odipus kompleksi üzerinde ayrıntılı durulmuştur.

Biyolojik Teori: Cinsel Kimlik bir cinsiyeti oluşturan bir bireyin birincil tanımıdır. Cinsel rol erkeği kadından ayıran kültürden etkilenen yönü vardır. Cinsel Oryantasyon (Yönelim) özellikle cinsiyet yönünden bireysel erotik tercihini tanımlar. Bu üç boyutun birbiriyle uyum içinde olması gerekmez. Erkeklik veya kadınlıkta varyasyonlar patoloji için gerekli değildir.

Cinsel Kimlik

İnsan yavrusu belli bir cinsel kimliğe meyilli olarak doğar, genital ve anotamik olarak belli bir cinsiyeti karşılar. Dış genitallerin farklılaşması sistemik andrjoenin varlığına veya yokluğuna, daha spesifk olarak testesteronun 5-alfa redükte metaboliti dihidrotestesterona bağlıdır. Erkek cinsiyet farklılaşmasının ortaya çıkışı fötal gelişimin 6-12.haftası sırasında hipotalamus, preoptik bölge ve amigdala üzerine fötal gonodal androjenlerin organize edici etkisiyle başlar. Bu durum embriyonun testislerinin varlığına bağlıdır. Eğer fötal gelişimin 8. haftasından önce gonadlar çıkarılırsa, embriyo dişi olarak gelişecektir. Doğumda testesteron seviyeleri erkeklerde yüksektir, öströdiol seviyeleri hem erkek hemde kızda yüksektir. Öströdiol doğumdan sonra çabukca düşer. Erkek çocuklarda, testesteron 6.aydan prepubertal döneme kadar azalmaya başlar.

Sağlıkla İlgili Diğer Makaleler; => Sağlık Öneriler=> Şifalı Bitkiler => Adet Kanaması Sırasında Cinsel İlişki => Aids Nedir? => Ağrılı Cinsel İlişki Disparoni => Bel Soğukluğu  => Birleşmenin Uzatılması => Birlikte Orgazm=> Boşalma Güçlüğü => Çocuklarda Cinsellik=> Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklardan Korunma => Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar=> Anal Sex => Andropoz
 
  Bugün 9 ziyaretçi (23 klik) Kişi girivermiş..  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol